Muhtemelen rakamı yanlış mı gördük diye kendinize sormuş olabilirsiniz. Yok, kesinlikle yanlış görmediniz görmediniz bu fabrikada işçi maaşı asagari ücretin neredeyse 5 katı...
Kimden mi bahsediyoruz?
Uzel makineden. Uzel Ailesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusçuk kentinde 1864 yılında fayton üretmeye ve bu faytonların satışını gerçekleştirmeye başlar.
Uzel imzalı, el yapımı faytonlar Osmanlı İmparatorluğu'nun dört bir yanında kullanılır. 1937’de Uzel Grubu'nun kurucusu ve ilk Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Uzel, Bursa'da bir şahıs firması kurar ve motorlu araçlar için yaprak yay üretimine başlar. 1961 yılında, İbrahim Uzel motorlu bir taşıt üretme hayalini gerçeğe dönüştürür ve tarım traktörü üretimine başlar. 1997’de Uzel hisselerinin %15'i Morgan Stanley'in koordinasyonuyla İstanbul ve Londra borsalarında halka arz edilir.
Bir dönem Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşları listesinde yer alan, traktör üretiminde Dünya'nın en büyüklerinden biri olan Uzel’de baba Ahmet Uzel’in ölümü ile çöküş süreci de başlamış oldu. Ahmet Uzel’in çocukları arasında yaşanan tartışmalar dev fabrikanın da sonunu getirdi. Bu fabrikanın yerinde şimdi yeller esiyor ve büyük bir inşaat projesi gerçekleşiyor.
İnternette dolaşırken DİSK'e bağlı T. Maden-İş Sendikasının yaptığı sözleşme dikkatimizi çekti.
Yıllar 1977 yılını gösterdiğinde yapılan sözleşme maddelerine bakıldığında gözlerinize inanamıyorsunuz.
Asgari ücretin tam 4,7 katı maaş, yakacak yardımı, bayram ödeneği, her yıl için 40 günlük kıdem, devamlılık primi, her çocuk için eğitim yardımı vs.
Tek kelime ile muhteşem bir anlaşma. Türkiye Maden-iş Sendikası, uzman ekonomistler, avukatlar ve öğretim görevlisi olan çalışanları ve danışmanları olan, bünyelerindeki ar-ge departmanı ile hem şirketin hakkına girmiyor, hem de işçinin hakkını tam anlamıyla alıyor.Bir yandan işçiler yüksek maaşlar alırken, öte yandan fabrikalar büyüyor ve yenileri açılıyorsa demekki herşey doğru yapılıyor.
Muhtemelen DİSK'e bağlı T. Maden-İş Sendikası'nın özellikle 70'li yıllardaki başarısının altına yatan temel bu olmalı. Liyakatlı, dürüst ve adil yöneticiler, bilimsel yöntemler ve sonucunda işçi lehine harika işler..
O günlere dönüp baktığımızda bu anlaşma, günümüzde hakkımızı korumayı bırakın, hakkımızı aramayı bile ne kadar unuttuğumuzun bir göstergesi değil mi?
Bizler hakkımızı aramayı unuttuğumuzda birileri bizim yerimize hakkımızın ölçüsünü belirliyor,
veriyor ya da vermiyor...